İnsanlık tarihi boyunca en büyük ilerlemeler hep enerji sayesinde oldu. Taş devrinde ateşi bulduk, sanayi devriminde kömür ve buharı keşfettik, elektriği evimize getirdik. Şimdi ise enerjide öyle bir noktaya geliyoruz ki hayallerimiz gezegenimizin ötesine taşıyor.
Yakın gelecekte hedefimiz fosil yakıtları tamamen terk edip %100 yenilenebilir kaynaklara geçmek. Güneş panellerinin verimliliği %50’leri aşacak, rüzgar türbinleri okyanuslarda devasa çiftliklere dönüşecek. Belki de en önemlisi, füzyon enerjisi sonunda ticari hale gelip bize adeta “yıldız gücünü” dünyaya getirecek.
Şimdiden Japonya ve ABD, yörüngede dev güneş panelleri kurup enerjiyi mikrodalgayla dünyaya iletmenin planlarını yapıyor. Böylece atmosfer kayıplarını aşan, 24 saat enerji üreten sistemlerimiz olacak. Bu hayal gerçekleştiğinde enerji faturalarımız gökyüzünden gelecek.
Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz “yıldızlararası yolculuk” bir gün gerçek olursa, asıl mesele yakıt değil, enerjiyi taşımak olacak. Karanlık maddeyi veya karanlık enerjiyi bir güç kaynağı olarak kullanmak şu an için hayal ötesi görünse de, fizikçiler bu fikir üzerinde ciddi ciddi tartışıyor. Kim bilir, belki başka evrenlerden enerji çekmenin bile yolunu bulacağız.
Bugün bile spor salonlarındaki bisikletlerle elektrik üretiyoruz. Yakın gelecekte giyilebilir teknoloji sayesinde yürüdüğümüz her adım telefonumuzu şarj edecek, vücut ısımız küçük cihazlara enerji sağlayacak. İnsan bedeni tam anlamıyla “yenilenebilir mini santral” haline gelebilir.
Belki hiçbir zaman karanlık maddeyle çalışan bir uzay gemisi göremeyeceğiz. Ama hayallerimizi büyüttükçe bilimin de ufku genişliyor. Bir gün enerjinin kaynağı ne olursa olsun, tek bir hedefimiz olacak: Sürdürülebilir, temiz ve tüm insanlığa yetecek kadar enerji…
Yorumlar