Afrika kıtasında yaklaşık 600 milyon insan hâlâ elektriğe erişememektedir. Bu durum yalnızca teknik bir altyapı yetersizliği değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmayı, toplumsal refahı ve çevresel sürdürülebilirliği doğrudan etkileyen stratejik bir sorundur. Elektriğe erişim, sağlık hizmetlerinden eğitime, sanayileşmeden dijital dönüşüme kadar kalkınmanın her aşamasını belirleyen temel bir faktördür. Ancak Afrika’da elektriklenme hızı, nüfus artışını yakalayamamış ve birçok ülke hâlâ enerji yoksulluğuyla mücadele etmektedir. Özellikle Sahra Altı Afrika’da, nüfusun yaklaşık yarısının elektriğe erişememesi, bölgenin kalkınma hedeflerini tehdit eden en önemli unsurlardan biri olarak öne çıkmaktadır.
Elektriğe erişim yatırımlarının finansmanı, bu alandaki en büyük engellerden birini oluşturmaktadır. Kıtada yıllık ortalama 2,5 milyar dolar civarında finansman sağlanmakta, ancak bu miktar, erişim açığını kapatmak için gereken tutarın oldukça altındadır. Finansman kaynakları ağırlıklı olarak kamu sektöründen ve uluslararası kalkınma kuruluşlarından sağlanmakta, özel sektör yatırımlarının payı ise yüzde 30’un altında kalmaktadır. Kamu finansmanının büyük kısmı düşük faizli krediler veya hibeler şeklinde sunulsa da, birçok ülkenin yüksek dış borç yükü bu kredilerin sürdürülebilirliğini zorlaştırmaktadır. Ayrıca özel sektör yatırımlarının sınırlı olması, özellikle yerli şirketlerin ve küçük ölçekli girişimlerin büyümesini engellemektedir.
Afrika’da elektrifikasyon sürecinde yalnızca merkezi şebekelerin genişletilmesi değil, aynı zamanda mini şebekeler ve bağımsız güneş sistemleri gibi merkeziyetsiz çözümler de ön plana çıkmaktadır. Kırsal bölgelerde şebeke uzatımı maliyetli ve zaman alıcı olduğundan, yenilenebilir enerji temelli mini şebekeler daha hızlı sonuçlar verebilmektedir. Güneş enerjisi tabanlı sistemler, hem çevre dostu yapılarıyla hem de düşük işletme maliyetleriyle uzun vadede avantaj sağlamaktadır. Ancak bu sistemlerin kurulumu için başlangıç yatırımı yüksek olduğundan, özel sektörün ilgisini çekmek için uygun finansman modellerinin geliştirilmesi gerekmektedir. “Enerji-hizmet olarak” (energy-as-a-service) modeli ve “kullandığın kadar öde” (pay-as-you-go) yaklaşımı bu noktada dikkat çekmektedir. Bu modeller, düşük gelirli hanehalklarının enerjiye erişimini kolaylaştırırken, yatırımcıya da geri ödeme garantisi sağlamaktadır.
Ulusal hükümetlerin enerji erişimine ayırdığı bütçeler son yıllarda artış göstermiştir. 2025 yılı itibarıyla 23 Afrika ülkesinde enerji bütçelerinin üçte biri doğrudan elektrik erişimi projelerine yöneltilmiştir. Bu durum, devletlerin enerjiyi yalnızca bir altyapı meselesi olarak değil, aynı zamanda bir kalkınma önceliği olarak gördüklerini göstermektedir. Ancak kamu hizmeti veren enerji şirketlerinin büyük kısmı düşük kâr marjlarıyla çalışmakta, tahsilat oranlarının düşüklüğü nedeniyle zarar etmektedir. Bu da enerji erişimi projelerinin uzun vadeli sürdürülebilirliğini zayıflatmaktadır.
Afrika’da 2035 yılına kadar evrensel elektrik erişimi sağlamak için yılda yaklaşık 15 milyar dolar yatırım gerekmektedir. Bu yatırımın neredeyse yarısı şebeke genişletme çalışmalarına, üçte biri mini şebekelere ve kalan kısmı da güneş ev sistemlerine yönelmelidir. Özel sektörün bu süreçteki payının yüzde 45’e ulaşması beklenmektedir. Ancak bu hedefe ulaşmak için daha güçlü bir yatırım ortamı ve yenilikçi finansman araçları gerekmektedir. Yeşil tahviller, karma finansman (blended finance), kitle fonlaması (crowdfunding) ve teminat mekanizmaları, bu noktada özel sermayeyi harekete geçirebilecek araçlar arasında yer almaktadır.
Elektrik erişimi yalnızca bağlantı sağlamakla bitmemektedir; aynı zamanda erişimin karşılanabilirliği de büyük bir sorundur. Birçok düşük gelirli hane, bağlantı sağlansa bile elektrik tüketim ücretlerini karşılayamamaktadır. Ortalama bir Afrikalı hanenin gelirinin yüzde 5’inden fazlasını enerjiye ayırması ekonomik açıdan sürdürülebilir değildir. Bu nedenle, yatırım maliyetlerinin düşürülmesi, düşük faizli krediler ve doğrudan hanehalkına yönelik sübvansiyonlar, enerji hizmetlerinin erişilebilirliğini artırmada kritik öneme sahiptir.
Finansman yalnızca ekonomik bir araç değil, aynı zamanda toplumsal kapsayıcılığı da şekillendiren bir faktördür. Kadın girişimcilerin enerji sektöründeki payının artması, hem istihdamı hem de yerel inovasyonu güçlendirmektedir. Ancak kadınların finansmana erişimde yaşadığı engeller, özellikle teminat ve kredi geçmişi eksikliği nedeniyle devam etmektedir. Bu noktada, kadınlara yönelik özel kredi ürünleri, teminatsız kredi sistemleri ve düşük faizli fonlar devreye girmelidir.
Sonuç olarak Afrika’nın elektrik erişimi sorunu yalnızca teknik bir mesele değil, çok boyutlu bir kalkınma konusudur. Kıtanın geleceği, enerjiye erişimin hızlandırılmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Kamu-özel iş birliklerinin güçlendirilmesi, yerel finans kurumlarının kapasitesinin artırılması ve yenilikçi finansman modellerinin uygulanması, bu hedefe ulaşmanın anahtarıdır. Elektrik erişimi, Afrika’nın ekonomik büyümesini hızlandıracak, sosyal eşitsizlikleri azaltacak ve sürdürülebilir bir enerji geleceği için gerekli temeli oluşturacaktır.
enerjiplatformu.org
Yorumlar